İklim değişikliği, 21. yüzyılın en büyük çevresel, sosyal ve ekonomik sorunlarından biridir. Türkiye, coğrafi konumu, Akdeniz havzasında yer alması ve gelişmekte olan ülke kategorisinde yer alması nedeniyle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı oldukça hassastır. İklim değişikliğinin sonuçlarından olan, Kuraklık, afet, gıda güvenliği, olağanüstü hava olayları gibi etkilerin giderek artarak varoluşsal tehdit oluşturması iklim değişikliği ile mücadeleyi ve uyumu tüm dünyada ve dolayısıyla ülkemizde de zorunlu hale getirmiştir
Hükümetler arası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) son raporlarına göre, küresel sıcaklık artışını 1.5°C ile sınırlandırmak için karbon emisyonlarının 2030 yılına kadar %45 azaltılması ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşılması gerekmektedir (IPCC, 2023). Bu bağlamda, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında geliştirdiği yasal çerçeve, ülkenin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması açısından kritik öneme sahiptir.
Türkiye, 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak küresel iklim rejimine tam entegrasyonunu sağlamış ve 2053 yılına kadar karbon nötr olma hedefini ilan etmiştir (T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 2023).
Ülkemizde, küresel iklim değişikliği ve ozon tabakasının incelmesi ile ilgili tedbirlerin alınmasına ve yeşil kalkınmaya yönelik plan, politika ve stratejilerin belirlenmesine ilişkin ulusal ve uluslararası çalışmaları yapmak, gerekli müzakereleri gerçekleştirmek ve diğer kurum ve kuruluşlarla koordinasyonu sağlamak üzere Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı İklim Değişikliği Başkanlığı kurulmuştur.
Başkanlığın kurulması akabinde mücadeleye ilişkin somut hedeflerin yer aldığı Ulusal Katkı Beyanı, iklim değişikliği azaltım stratejisi ve eylem planı, iklim değişikliği uyum stratejisi ve eylem planı ile uzun dönemli iklim stratejisi hazırlanarak uygulamalar yapılmıştır. Ancak bu eylemlerin izlenmesi, toplum tarafından benimsenmesi ve uygulamaların iyileştirilmesi, uluslararası sözleşmelerin iç hukukumuza aktarımı ve en önemlisi iklim değişikliği ile mücadelenin bir an önce yasal zemine oturtulması amacıyla İklim Kanununa ihtiyaç duyulmuştur.
Bu doğrultuda Kanun teklifi hazırlanmış “İklim Kanunu Teklifi”, 20 Şubat 2025 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmuş ve 26 Şubat 2025 tarihinde TBMM’nin çevre komisyonundan geçmiştir. TBMM Genel Kurulda, teklifin maddeleri tek tek ele alınır ve değişiklik önergeleri sunulabilir. Teklif, oy çokluğuyla kabul edilirse Cumhurbaşkanı’nın onayına gönderilir en son aşama da Cumhurbaşkanı, teklifi onaylarsa kanun Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer.
İklim Kanunu teklifi, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesini ve uyumunu yasal bir zemine oturtmayı hedeflemektedir. Ayrıca, Türkiye’nin uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesine ve küresel iklim değişikliğiyle mücadelede aktif rol almasına katkı sağlayacaktır.
Türkiye iklim kanunu tasarısı, iklim mevzuatlarında beklenen her anahtar kelimeye yer verdiği görülmektedir. Diğer ülkelerin benimsediği iklim mevzuatlarıyla kıyaslandığında bazı ortak noktalar taşırken, aynı zamanda belirgin farklılıklar da göstermektedir.
İklim Kanunu Teklifi, üç ana kısım ve ilgili bölümlerden oluşmaktadır:
BİRİNCİ BÖLÜM: Başlangıç Hükümleri
İKİNCİ BÖLÜM: Temel İlkeler ve Sorumluluklar
BİRİNCİ BÖLÜM: Karbon Piyasası ve Emisyon Ticareti
BİRİNCİ BÖLÜM: Gelirler ve Desteklerin Kullanımı
İKİNCİ BÖLÜM: Cezai Hükümler
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Çeşitli ve Son Hükümler
EPDK’nın Yeni Görev ve Sorumlulukları;
EPDK’nın zaten mevcutta olan enerji piyasalarını düzenleme işine ek olarak getirilen yeni görev ve sorumluluklarını üstlenebilmesi için klim değişikliğiyle mücadele kapsamında yeni görev ve sorumlulukları etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi gerekmektedir.
EPİAŞ’ın Yeni Görev ve Sorumlulukları;
Buradaki handikap ise,
EPDK ve EPİAŞ’ın Karbon Piyasası Üzerindeki Etkileri ve Olası Şeffaflık Sorunları
Türkiye’de karbon ticareti (Emisyon Ticaret Sistemi – ETS) EPDK tarafından düzenlenecek ve EPİAŞ tarafından işletilecektir. Ancak, EPDK ve EPİAŞ, zaten elektrik ve doğal gaz piyasalarını düzenleyen ve işleten kurumlar olduğu için, bu durum bazı çıkar çatışmaları, manipülasyon riskleri ve şeffaflık sorunları yaratabilir.
EPDK, enerji piyasalarını düzenleyen bir kamu otoritesidir ve aynı zamanda enerji sektöründeki şirketleri denetlemekle yükümlüdür. Ancak, karbon piyasasını da düzenlemesi, kendi denetlediği şirketlerin karbon ticaretine doğrudan etki edebileceği anlamına gelir.
EPİAŞ, enerji piyasalarının işletiminden sorumludur. Karbon piyasasını da işletmesi, enerji üreticilerinin karbon maliyetlerini nasıl yönlendirdiği konusunda bilgi avantajı yaratabilir.
Örneğin:
Avrupa’da bu tür çıkar çatışmalarını önlemek için, karbon piyasaları bağımsız düzenleyici otoriteler tarafından yönetilir. Örneğin, AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS), Avrupa Komisyonu ve bağımsız denetim organları tarafından yürütülmektedir.
Karbon Fiyatlarının Manipüle Edilmesi Riski
Bununla ilgili Avrupa’daki Manipülasyon Skandalları
Bununla birlikte EPİAŞ’ın ortaklık yapısı;
Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ), EPİAŞ’ın ortaklık yapısı üç gruptan oluşmaktadır:
Bu yapı, kamu ve özel sektörün birlikte çalışarak enerji piyasalarının etkin yönetimini sağlamayı hedeflemektedir.
Borsa İstanbul’un güncel ortaklık yapısı da aşağıdaki gibidir:
Ortak Adı | Pay Oranı (%) |
Türkiye Varlık Fonu | 90,60 |
QH Oil Investments LLC | 10,00 |
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) | 1,30 |
Borsa İstanbul A.Ş. | 2,36 |
Diğer (Aracı kurumlar, bankalar, kıymetli maden ve döviz şirketleri ile diğer şirketler) | 5,74 |
Not: Toplam pay oranı %100’ü aşmaktadır. Bu durum, bazı pay sahiplerinin paylarının birden fazla kategori altında gösterilmesinden kaynaklanabilir.
Türkiye Varlık Fonu, 2019 yılında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’na (EBRD) ait %10 oranındaki payı satın alarak, Borsa İstanbul’daki ortaklık oranını %90,6’ya çıkarmıştır.
QH Oil Investments LLC, Katar Yatırım Otoritesi’nin (Qatar Investment Authority) %100 iştiraki olup, Borsa İstanbul’da %10 oranında pay sahibidir.
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB), sermaye piyasası kurumlarını temsil eden bir kuruluş olarak %1,30 oranında paya sahiptir.
Borsa İstanbul A.Ş. kendi hisselerinin %2,36’sını elinde bulundurmaktadır.
Diğer pay sahipleri, aracı kurumlar, bankalar, kıymetli maden ve döviz şirketleri ile diğer şirketlerden oluşmakta olup, toplamda %5,74 oranında paya sahiptirler.
Bu ortaklık yapısı, Borsa İstanbul’un sermaye yapısını ve pay sahiplerini göstermektedir.
Buradan da anlaşılacağı gibi ortakları arasında Katarlı Yatırım oteritesi, aracı kurumlar, bankalar, kıymetli maden ve döviz şirketleri ile diğer şirketler olan bir yapının, toplumun ortak menfaatine kullanılması gereken gelirlerinden pay elde etmeleri konusuna açıklık getirilmelidir.
Bu durumu önlemek için, Bağımsız Karbon Piyasası Düzenleyicisi Kurulmalı
Eğer EPDK ve EPİAŞ mevcut yapılarıyla karbon piyasasını yönetirse, enerji piyasalarındaki güçlü oyuncuların lehine dengesiz bir piyasa oluşabilir. Bunun önüne geçmek için karbon piyasasının bağımsız bir otorite tarafından yürütülmesi daha güvenilir bir çözüm olacaktır.
EPİAŞ, hem enerji piyasasını hem de karbon piyasasını yönettiği için piyasanın nasıl şekilleneceğine dair kritik verilere sahip. Eğer bu bilgiler tüm piyasa oyuncularına eşit dağıtılmazsa veya bazı büyük oyuncular EPİAŞ ile yakın ilişki içindeyse, büyük enerji üreticileri piyasayı diğerlerinden önce okuyabilir ve avantaj elde edebilir.
Bunu daha net görmek için birkaç somut örnek üzerinden açıklayalım.
EPİAŞ, piyasada gerçekleşen işlemleri ve trendleri gözlemleyen bir merkezi veri noktasına sahip. Bu yüzden aşağıdaki verilere hâkimdir:
Elektrik Piyasasından Gelen Bilgiler
Karbon Piyasasından Gelen Bilgiler
Bu veriler, piyasadaki oyuncular için çok değerli çünkü elektrik üretim maliyetleri ile karbon kredisi maliyetleri doğrudan bağlantılıdır. Eğer bir enerji üreticisi, karbon fiyatlarının yükselip yükselmeyeceğini önceden tahmin edebilirse, bu bilgiyi kendi lehine kullanabilir.
Bilgi Avantajının Somut Örneği: Büyük Enerji A.Ş.’nin Karbon Piyasasını Öngörmesi
Diyelim ki Büyük Enerji A.Ş., Türkiye’nin en büyük elektrik üreticilerinden biri ve kömür ile doğal gaz santrallerine sahip.
Bu şirket, EPİAŞ’ın yönettiği verilere erkenden erişebilirse, karbon piyasasındaki dalgalanmaları önceden öngörüp strateji geliştirebilir.
🔹 EPİAŞ, gelecek ay bazı santrallerin devreye gireceğini veya bazı santrallerin kapanacağını biliyor.
🔹 Büyük Enerji A.Ş., EPİAŞ’ın sahip olduğu bu bilgiyi erkenden öğrenirse, piyasada fiyatlar yükselmeden önce büyük miktarda karbon kredisi satın alabilir.
EPİAŞ neden müdahale edemiyor?
Çünkü EPİAŞ, karar alıcı değil, piyasa işletmecisi. Bu tür bilgi akışlarını yönetmesi için çok güçlü denetim mekanizmalarına ve şeffaf raporlama sistemlerine sahip olması gerekir.
Avrupa’da Bilgi Avantajı Nasıl Engelleniyor?
Avrupa’da karbon piyasasını yöneten kurumlar tamamen bağımsızdır ve enerji piyasasından ayrı çalışır.
4.2.Türkiye İçin Adil Geçiş Mekanizmaları
Türkiye’nin İklim Kanunu Teklifi, adil geçiş kavramını tanımlamakla birlikte, uygulamaya yönelik somut mekanizmalar ve finansal destekler konusunda yetersizdir. Özellikle, sosyal boyutun güçlendirilmesi, finansman mekanizmalarının netleştirilmesi ve paydaş katılımının artırılması, adil geçişin başarısı için kritik öneme sahiptir.
4.3. Gelirlerin Dağılımı
Kanun tasarısının 12. Maddesi “Gelirler ve döner sermaye” başlığı altında gelirlerin nasıl kaydedileceği belirtilmiş olmasına rağmen yüzdelik inceleme yapıldığında gelirlerin bir kısmının ne olacağına ilişkin bilgi yer almamaktadır.
Yine aynı şekilde Yönetmeliğin 13. Maddesi “Yeşil dönüşüm ve iklim değişikliği ile mücadele desteklerinin kullanımı” başlığı altında gelirlerin dağılımında adil geçiş kapsamındaki destekler net anlaşılamamaktadır.
4.4.Tasarı Yayınlanmadan Önce Halkın Bilgilendirilmesi
İklim Haber ve KONDA Araştırma’nın “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı” isimli çalışmasının sonuçlarına göre, toplumun yaklaşık %70’i İklim Kanunu’ndan haberdar değil. Bu, kanunun halk nezdinde yeterince tanınmadığını göstermektedir.
Bu durum, iklim değişikliğiyle mücadele gibi önemli bir konuda toplumun katılımının sınırlı kalmasına neden olabilir. Demokratik katılım, bilinç eksikliği, sosyal adalet ve uygulama zorlukları gibi ciddi sorunlar yaratabilir. Unutulmamalıdır ki ülkemizdeki en önemli sorunlardan bir tanesi mevzuatların başarıyla uygulanma yüzdelerinin düşük olmasıdır. Bu sorunların çözümü için kapsamlı bilinçlendirme kampanyaları, katılımcı süreçler ve şeffaf uygulama mekanizmaları hayata geçirilmelidir.
6.Sonuç
Türkiye’nin iklim kanunu tasarısı, küresel iklim mevzuatı trendlerini yakalama çabası içinde olsa da, uygulama süreci ve hedef belirleme açısından diğer ülkelerin yasalarına kıyasla bazı farklılıklar göstermektedir. Ekonomik ve sosyo-politik dinamiklerin etkisiyle, daha esnek ve piyasa odaklı bir yaklaşım benimsenirken; zaman içinde, somut emisyon azaltım hedefleri ve daha katı denetim mekanizmaları ile uyum sağlanması beklenmektedir. Bu bağlamda, tasarının uygulama aşamasında nasıl evrileceği, uluslararası deneyimlerle kıyaslandığında önemli bir değerlendirme noktası olacaktır.
Ebetteki kanun da her konunun detaylandırılması beklenmez, daha sonra çıkacak ikincil mevzuatlarla konuların yönetimi daha çok netlik kazanacaktır. Bunlar arasında adil geçiş, tarım politikaları, net hedefler, yardım, teşvik ve kredilerin kapsamlarının netlikle belirlenmesi, doğal yaşamı koruma ile çalışmalar, denetimin nasıl yapılacağı ve şeffaflık ikincil mevzuatlarla detaylandırılmalıdır.
Ancak, EPDK ya verilen yetkiler, EPDK hakkında bolca spekülasyonun yer aldığı bir durumda ton başına belirlenecek karbon fiyatına göre değişmekle birlikte başlangıçta 1 milyar US/yıl gelir edilmesi beklenen Emisyon Ticaret Sisteminin EPDK ve EPİAŞ yönetimlerinde olmasının uygun olmayacağı kanaati vardır.
Yine, Türkiye’de bir karbon borsası veya Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulması durumunda, piyasanın büyüklüğü birkaç temel faktöre bağlı olacaktır: sera gazı emisyonlarının seviyesi, karbon fiyatlandırma mekanizması, kapsanan sektörler ve piyasa dinamikleri. Türkiye’nin mevcut emisyon profili ve uluslararası örnekler ışığında, karbon borsasının büyüklüğüne ilişkin tahminler şu şekildedir:
– Türkiye’nin yıllık sera gazı emisyonları 500-600 milyon ton CO₂ eşdeğeri civarındadır (2020 verileri).
– Enerji sektörü (özellikle kömür ve doğal gaz kaynaklı emisyonlar), sanayi (çimento, demir-çelik, kimya) ve ulaşım, emisyonların büyük bir kısmını oluşturmaktadır.
Karbon Borsasının Potansiyel Büyüklüğü:
– Karbon borsasının büyüklüğü, karbon fiyatı ve kapsanan emisyon miktarına bağlıdır.
– Örneğin, 100 milyon ton CO₂ emisyonunun karbon borsasına dahil edilmesi ve 10 USD/ton karbon fiyatı üzerinden hesaplandığında, piyasa büyüklüğü 1 milyar USD olacaktır.
– Karbon fiyatının artması (örneğin 20-50 USD/ton) ve kapsanan emisyonların genişletilmesi durumunda, piyasa büyüklüğü 2-5 milyar USD seviyelerine ulaşabilir.
– Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS), dünyanın en büyük karbon piyasasıdır ve 2023 itibarıyla karbon fiyatları 50-100 Euro/ton aralığındadır. EU ETS’nin piyasa büyüklüğü yüz milyarlarca Euro’yu bulmaktadır.
– Türkiye’nin başlangıçta daha düşük bir karbon fiyatı (10-20 USD/ton) ve daha dar kapsamlı bir sistemle başlaması beklenebilir. Bu durumda, piyasa büyüklüğü başlangıçta 1-3 milyar USD civarında olabilir.
– Başlangıçta enerji ve sanayi sektörleri gibi yüksek emisyonlu sektörler karbon borsasına dahil edilebilir. Bu sektörler, Türkiye’nin toplam emisyonlarının büyük bir kısmını oluşturmaktadır.
– Zaman içinde ulaşım, tarım ve atık yönetimi gibi diğer sektörlerin de sisteme dahil edilmesiyle piyasa büyüklüğü artacaktır.
– Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda, karbon borsasının kapsamı ve karbon fiyatları zaman içinde artacaktır.
– Piyasa büyüklüğü, 2030’lara gelindiğinde 5-10 milyar USD seviyelerine ulaşabilir.
Türkiye’de karbon borsasının başlangıçtaki büyüklüğü, 1-3 milyar USD civarında olabilir. Bu büyüklük, karbon fiyatının artması, kapsanan sektörlerin genişletilmesi ve emisyon azaltım hedeflerinin yükseltilmesiyle zaman içinde artabilir. Karbon borsası, hem iklim değişikliğiyle mücadele hem de yeşil ekonomiye geçiş için önemli bir araç olacaktır.
Sadece çevresel nedenlerle değil, ekonomik ve sosyal nedenlerle de olması gereken bu Kanun tasarısının Ülkemize hayırlı olmasını umut ederim.